18 Mart 2008 Salı

türkiye ekonomisi

İktisat Kongreleri
17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen I. İktisat Kongresi'deki tablo ile, Kurtuluş Savaşından galip olarak çıkan Türkiye, Osmanlıdan devralınan borç yükü ile karşı karşıya, halkın büyük çoğunluğu fakir ve eğitimsiz, sanayisi yok denecek kadar az ve sermaye birikiminden yoksun, geri kalmış bir ülke konumundaydı. Bu Kongrenin ortaya konulan fikirler açısından o dönemin Türkiye ekonomisini yeniden inşa etmede büyük katkıları olmuştur.
1981 yılında düzenlenen II. İzmir İktisat Kongresi ise, iktisadi ve siyasi bunalımların gözlendiği, iktisadi olarak içe dönük sanayileşmenin yarattığı bunalımların biriktiği ve hemen ardından bu alanlarda büyük değişimlerin gözlendiği bir dönemde düzenlenmiştir.
1992 yılında düzenlenen III. İzmir İktisat Kongresi, bu değişim ortasında olan ve coğrafi açıdan etrafında siyasi çalkalanmaların gözlendiği Türkiye için, iktisadi açıdan gelecek yüzyıla hazırlanmada, hedefleri belirlemede, kamu ve özel kesimin fikirlerini ortaya koymada önemli bir yere önemli bir yere sahiptir.
1930 yılında Merkez Bankası kurulmuş ve Türk Parasını Koruma Kanunu TBMM'de kabul edilmiştir. Merkez Bankası özerk bir yapıya sahiptir ve para politikalarının belirlenmesinde önemli rol oynar.

1923-1938 [değiştir]
Cumhuriyetin ilk onbeş yılında, yani Atatürk Türkiye’sinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk yıllarında uyguladığı ekonomik devrimlerle, siyasal bağımsızlığının ardından ekonomik bağımsızlığını da kazanma yolunda önemli adımlar atmıştır.
1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Cumhuriyetin nüfusunun 13.648.000 kişi olduğu belirlenmiştir. Genel nüfusun %47,71’ini çiftçiler (4.368.061) %3,7’sini sanatkarlar (299.000) ve %2,8’ini de tüccarlar (257.000) teşkil ediyordu.
1924-1929 döneminde yılda ortalama yüzde 10,9, sınai üretim ise yüzde 8,5 oranında artış kaydetmiştir. Bu sonuç, üretim kapasitesine yapılan ilavelerden çok, geçmişte meydana gelen kapasite boşluklarının kullanılmasının bir sonucudur.
29 Ekim 1929’de ABD’de yaşanan ekonomik krizden genç Türkiye Cumhuriyeti'de etkilenmiş, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır. 1923-1929 yılları arasında özel sektör girişimlerinin ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır. [1]
1935’de Atatürk’ün devletçilik kavramı hakkındaki görüşleri şöyledir:
Türkiye’nin tatbik ettiği devletçilik sistemi 19. asırdan beri sosyalizm nazariyatçılarının ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin bizde manası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket iktisadiyatını devletin eline alması.
1933 yılında, Sümerbank'ın kurulması ve Mevduatı Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme İşleri Kanunlarının kabul edilmeleri başlıca iktisadi olaylardır. Devlet bu tarihte ilk defa faiz oranlarını belirlemeye başlamıştır.

24 Ocak kararları [değiştir]
Ana madde: 24 Ocak Kararları
24 Ocak Kararları ile 1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuş ve büyüme stratejisi, temel olarak, verimlilikte artış sağlamayı ve ekonominin rekabet gücünü artırmayı amaçlamıştır. Bu çerçevede, piyasa ekonomisinin kurumsallaşması yönünde adımlar atılmıştır.

Makro-ekonomik veriler [değiştir]
Ana maddeler: Güneydoğu Anadolu Projesi ve Türk firmaları
Yıl
Toplam İç Büyüme
US Dolar Değişimi
Enflasyon Endexi (2000=100)
1980
5,000,000
71.30 TL
0.008
1985
35,000,000
521.49 TL
0.041
1990
393,000,000
2,634.10 TL
0.34
1995
7,762,000,000
46,634.58 TL
6.50
2000
124,583,000,000
628,477.02 TL
100
2005
487,202
1.34 YTL
327
Türkiye'nin Dolar ve YTL bazında GSMH'sı
Yıl
Milyar US-$
Milyar YTL
Büyüme %
2005
361.500
488.100
7,6
2004
300.600
428.900
9,9
2003
239.800
356.700
5,9
2002
180.100
273.500
7,9
2001
146.100
176.500
-9,5
2000
201.500
125.600
6,3
Kaynak: DİE

Sanayi sektörü [değiştir]
Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla un, şeker, pamuk ile kömür, demir ve akaryakıt üretimine özellikle öncelik vermiş, cumhuriyetin ilk on bir yılında dört şeker fabrikası açılmıştır. Şu an ise, Türkiye son bir kaç yıllık kalkınmayla otomotiv, elektronik, uçak, beyaz eşya, demir çelik ,giyim vb. alanlarda ilerleyerek bu ürünleri ihraç etmeye başlamıştır. Türkiye bir tarım ülkesi değil, bir sanayi ülkesi olmuştur. Türk ilerigörüşlülüğü ve aklı sanayi ile birleşince Türkiye, ekonomide dünyanın en hızlı büyüyen birkaç ülkesinden biri haline gelmiştir.

Hizmet sektörü [değiştir]

Turizm sektörü [değiştir]
Türkiye son yıllarda çok önemli bir turizm merkezi haline gelmiş bulunmaktadır. 1980 yılında sadece 326 milyon dolar olan turizm gelirleri, yaklaşık 24 kat artarak 2001 yılında 8,1 milyar dolar düzeyine yükselmiştir. Turizm gelirlerindeki yıllık ortalama artış oranı yüzde 16,5 olmuştur.[2]

1 Yeni Lira
Kaliteli tıbbi servisleri ve yetenekli doktorları ile Türkiye, düşük fiyatları ve Avrupa ile Orta Doğu arasındaki konumu ile önemli bir sağlık turizmi bölgesi olmuştur.
Yabancı turist sayısı 2002 ve 2005 yılları arasında 12.8 milyondan 21.2 milyona ulaşmıştır ki, bu sayı Türkiye'yi "Yabancı Ziyaretçiler için En İyi 10 Ülke" sıralamasına sokmuştur.

Finans sektörü [değiştir]
Ana madde: Türk Lirası
Merkez Bankası 1930 yılında kurulmuştur. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1985, İstanbul Altın Borsası ise 1995 yılında kurulmuştur